Bütün dünyayı etkisi altına alan COVID-19, ülkemizde de gündemin ilk sıralarında kendisine yer bulmaya devam ediyor. Bu ölümcül salgın hastalığın yalnızca bireyler açısından değil, aynı zamanda şirketler açısından da çok önemli sonuçlar doğurduğunu ve doğurmaya devam edeceğini söylemek mümkün. Her ne kadar turizm, toplu taşıma, havayolu taşımacılığı gibi sektörler salgından çok daha fazla etkilenmiş olsa da, iş dünyasının tamamında bir belirsizliğin hâkim olduğunu görüyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi yani yaygın bir salgın olarak ilan ettiği COVID-19’un yol açtığı bu belirsizlik ortamında, kriz yönetimini iyi üstlenebilen yönetim kurullarının önemi bir kez daha anlaşılmış oluyor. Gerek COVID-19’undoğrudan etkileri, gerek COVID-19 dolayısı ile alınacak tedbirler sebebiyle iş sürekliliğinin olumsuz etkilenmemesi kritik öneme sahip. Bu bağlamda, COVID-19’un şirketler ve toplum üzerindeki etkilerinin en aza indirilebilmesi için, şirket yönetiminde önem arz eden temel hususları dikkatlere getirmek istedik.
Category: Genel
Avukatlar Günü Kutlu Olsun!
Geçtiğimiz son 30-40 yıla baktığımızda İstanbul Barosu, mesleğin ve meslektaşlarının haklarının genişletilmesi taleplerinin yanı sıra, ülkemizde insan hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınması, ölüm cezasının kaldırılması, barış ve güvenliğin sürekliliği, Demokratik Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlığı mücadelesini sürdürerek 127. yılını doldurmuştur.
“2020 – DÖNÜŞÜM YILI”NDA FCPA UYGULAMALARINDAN NELER ÖĞRENDİK?
Covid-19, hepimizin gündemine derin ve kalıcı izler bırakacak şekilde bomba gibi düştü. Covid-19 salgınının, dünyayı etkisi altına almış, korkutucu boyutlara sahip 1918’deki İspanyol gribi salgınıyla karşılaştırıldığında, her açıdan küreselleşmiş dünyamızda çok daha büyük ve sarsıcı bir etki alanına sahip olduğu söylenebilir. Gezegendeki nerdeyse hiçbir ülkenin, hiçbir bireyin dışında kalamadığı bu sarsıcı gerçek, herkes için endişe, üzüntü, belirsizlik ve güvensizlik gibi türlü duygulardan oluşan bir sarmal yarattı. Sonuçları, sonrasında net bir şekilde ortaya çıkacak bu travmanın oldukça büyük olduğunu, atlatılması ve başa çıkılması gereken çok sayıda sorunla karşı karşıya olduğumuzu belirtmek gerekmekte. Bir yandan da bu dönem, her bir birey, kurum ve ülke için önemli deneyimleri de içinde barındırıyor. Bu dönem içinde, dünyanın, benliğimizin, kendimizle ve dünyayla ilişkimizin değişiminin aktörleri haline geldiğimizi söylemek mümkün. En azından bu felaket, doğru soruları şekillendirmek suretiyle bir dönüşümü tetiklemesi umudunu da öne çıkarıyor.
ETİK LİDERLER, COVID-19 SÜRECİNDE NASIL HAREKET ETMELİ?
Covid-19 günlerinde, ABD’nin Oregon eyaletinde, polis vatandaşları, tuvalet kağıtlarının bitmesi nedeniyle 911’i aramamalarını söylemekte, Birleşik Krallıkta ise kanalizasyon sistemleri atılan atıklar nedeniyle tıkanmanın eşiğine gelmiş bulunmaktadır. Paris’te ise yaşanan panik sebebiyle, insanlar dükkânlardaki stokları bitmesine yol açmıştır.
- Nisan, 2
- 671
- EB | Etik ve Uyum Yönetimi, EB | İş Etiği, Etik, Genel
- More
KORONAVİRÜSÜN SÖZLEŞMELERE ETKİSİ VE MÜCBİR SEBEP
İlk kez Aralık 2019’da Çin’in Vuhan kentinde görülen ve Covid-19 adlı hastalığa yol açan koronavirüs, üç ayda Antarktika hariç tüm kıtalara ve 162 ülkeye yayılmış olup bu yazının yazıldığı tarih itibariyle dünya çapında teyit edilen koronavirüs vaka sayısı 182.000’i, ölüm sayısı ise 7.000’i aşmıştır. Koronavirüsün beklenmedik bir hızla yayılması sonucu alınan önlemler, dünya çapında çeşitli sektörleri ve ticari ilişkileri etkilemiştir.
- Mart, 21
- 544
- EB | Etik ve Uyum Yönetimi, EB | İş Etiği, Etik, Genel
- More
Dijital Miras: Türk Hukuku Çerçevesinde Bir İnceleme
Miras, bir gerçek kişiye ait olan ve bu gerçek kişinin ölüm anı itibariyle, aynı an içerisinde mirasçılarına geçecek malvarlığı, hak ve yükümlülüklerin toplamı olarak tanımlanabilecek hukuki bir kavramdır.
Streisandlaşmak veya Streisandlaşmamak: İşte bütün mesele bu!
Yıl 2003 yer ise Kaliforniya. Bölge ise ünlülerin lüks evleri ile meşhur Malibu. Amerikalı aktivist fotoğrafçı Kenneth Adelman, Malibu kıyısındaki kıyı erozyonunun etkilerini ortaya çıkarmak ve farkındalık yaratmak amacı ile bölgede havadan çektiği 12 bin fotoğrafı bir sitede yayınlar. Fotoğraflar arasında bölgede bulunan birçok malikane gibi ABD’li ünlü sanatçı Barbara Streisand’ın da evinin resmi de bulunmaktadır.
Barbara Streisand ise biraz işgüzar bir şekilde malikanesinin yer aldığı fotoğrafların siteden kaldırılması için tam 50 milyon dolarlık dava açmaya karar verir. Gerekçesi ise mahremiyetinin ihlal edildiğidir.
Fakat hiç beklemediği bir fenomen ile karşı karşıya kalır. Streisand davayı açana kadar fotoğraflar siteden sadece 6 kez indirilmiştir. Üstelik bunların ikisi de sanatçının avukatı tarafından indirilmiştir. Fakat davanın açıldığı kamuoyunda duyulur duyulmaz fotoğrafların bulunduğu siteye 420.000 ziyaret olur ve konu büyük ilgi çeker. Barbara Streisand da konu ile ilgili büyük bir tepki ile karşılaşır. Üstelik davanın sonucu da çok iyi bitmez. Dava düşer ve Streisand Adelman’ın yargı giderlerini tazmin etmek için de 155 bin dolar ödemek zorunda kalır. 2005 yılında bu konuyu inceleyen Mick Masnick internette sansürlemenin yaptığı ters etkiyi bu olaydan ilham alarak Streisand Etkisi olarak adlandırır.
Streisand etkisi, saklanmaya, gizlenmeye, sansürlenmeye veya kaldırılmaya çalışılan bir bilginin genellikle internet gibi araçlarla daha geniş kitlelere ulaşması fenomenidir.
Burada dikkat edilmesi gereken konu şirketlerin itibarlarını çok dert ettikleri ve her türlü ifade özgürlüğünü bu anlamda daraltmaya çalıştıkları zamanlar. Bazı şirketlerin bu hassas tutumu çoğu zaman kolayca çözülebilecek bir sorunu büyük bir itibar krizi haline dönüştürebiliyor. Üstelik hukuki tehditler veya yasaklar bir anda şirketi hem kamuoyunun önüne suçlu ve agresif bir kurum haline getirebiliyor hem de yıllarca uğraşılarak elde edilmiş olumlu izlenimi bir anda yerle bir edebiliyor. Oysa günümüz dünyasında fikirlere saygı duymak hatta bazı zamanlar onlara tahammül etmek gerekiyor. Belki de hem içeriden hem dışarıdan şikayetleri ve önerileri daha da dikkatli dinlemek. Unutmamak gerekir ki hoşgörü aslında en “tahammül edemediğimiz” konulara karşı tutumumuzla alakalıdır. Şirketlerin de tüzel kişiler olarak en tahammül edemedikleri konulara hoşgörü göstermek konusunda kendilerine çeki düzen vermeleri gerekmektedir. Albert Einstein’ın güzel sözü tam da bu konu için değil mi? “Sadece yasalar ifade özgürlüğünü garanti edemez. Herkesin kendi düşüncesini, cezalandırma olmaksızın açıklayabilmesi için toplumda hoşgörü mevcut olmalıdır.”
Elbette kişilik haklarına hakaret veya şirkete iftira atılması gibi ağır saldırılar olduğu zaman mutlaka yasal yollara başvurmak gerekmektedir. Fakat bunu geniş olarak düşünmemek ve sınırda olan durumlar için işi daha da karmaşıklaştırmamak gerekir. Unutmamak gerekir şirketin etik değerlere verdiği önemin derecesi hem iç hem de dış paydaşlarına tanıdığı özgürlük, dürüstlük ve şeffaflık anlayışlarının kapsamı ile ölçülecektir. Hoşgörü hep tekrarladığımız gibi buradaki anahtar kavram olmalıdır.
Yazar: Ali Cem Gülmen
Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.
AB Genel Veri Koruma Tüzüğünün Dünyaya Uzanan Eli: GDPR ve Türkiye
Konu: Kişisel Veri, KVKK, AB Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR)
Kabul edileli üç buçuk yıldan biraz fazla bir süre geçen GDPR, yakın zamanda giderek daha çok anılan bir düzenleme. Uyum ve geçiş süreçlerinin tamamlanması için tanınan yaklaşık iki yıllık sürenin ardından 25 Mayıs 2018 tarihinden itibaren, bir buçuk yıldan uzun bir süredir de yürürlükte.
GDPR sıfırdan ortaya çıkan bir düzenleme olmaktan ziyade kişisel verilerin işlenmesi sürecinde kişilerin haklarının korunmasına ve kişisel verilerin serbest dolaşımına ilişkin 95/46/EC sayılı AB direktifinin yerini almak üzere geliştirilen bir düzenleme. 1995 yılında çıkartılan söz konusu AB direktifi, AB uyum süreci kapsamında hazırlanan ve 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun da dayanağını oluşturan metin.
Tahmin edilebileceği üzere belirli yerel farklılıklar ve kendine özgü uygulamaları olmakla birlikte KVKK büyük ölçüde ve esas itibarıyla AB direktifine paralel nitelikte bir düzenleme. GDPR da direktifin izinden giderek onu geliştirdiği için doğal olarak KVKK ile GDPR için de özünde ve çerçeve olarak birbirlerine paralel düzenlemeler diyebiliriz. Bununla birlikte söz konusu düzenlemeler arasında belirli ve bazen uygulamayı etkileyebilecek nitelikte farklılıklar bulunduğunu da kabul etmek ve akılda tutmak gerekiyor.
Öncelikle ve özellikle belirtilmesi gereken bir husus: GDPR ve KVKK’nin en nihayetinde farklı iki yargı alanında çıkartılan farklı iki düzenleme olduğu ve bu nedenle, özellikle uyumluluk bakımından, GDPR uyumluluğunun KVKK uyumluluğu anlamına gelmediği ve tam tersinde de yine KVKK uyumluluğunun GDPR uyumluluğu anlamına gelmediği.
Bu doğrultuda GDPR’ın AB sınırları dışındaki kişiler, dolayısıyla Türkiye’deki şirketler bakımından uygulanabilirliğine değinmek faydalı olacaktır. Nitekim AB ile ticari faaliyetleri olan Türkiye’deki şirketlerin bu uygulanabilirliği akılda tutması ve gerekli noktalarda somut olaya göre değerlendirme yapılması gerekecektir. AB dışındaki kişiler bakımından GDPR’a tabii olup olmadıkları yönünde bir değerlendirme yapılırken kabaca iki basamaklı bir inceleme gerçekleştiriliyor. Bunları “Kurumsal Kriter” ve “Hedef Alma Kriterleri” olarak ayırabiliriz.
Kurumsal Kriter
Kurumsal kriter ilk bakışta yalnızca AB’deki kişiler bakımından kapsamı belirliyor gibi görünse de aslında AB dışındaki veri sorumlularının ve veri işleyenlerin de bu kriter uyarınca doğrudan GDPR kapsamında değerlendirilmesi mümkün. Bu kriter kapsamında GDPR’ın uygulanması için veri sorumlusunun AB sınırları içinde bulunması veya veri işleme faaliyetinin AB’de gerçekleşmesi şartı aranmıyor. Örneğin; herhangi bir AB ülkesinde tescilli bir şubesi, iştiraki, bağlı şirketi ya da temsilciliği olmayan ve veri işleme faaliyetlerini de AB dışında gerçekleştiren bir kişi de bu kriter kapsamında GDPR bakımından sorumlu addedilebilir.
Burada önemli olan husus AB dışındaki veri sorumlusu veya veri işleyenin AB’de stabil bir anlaşma kapsamında asgari nitelikte dahi olsa gerçek ve etkili bir faaliyet yürüten bir temsilcisinin veya çalışanının varlığı olmasıdır. Örneğin; AB sınırları içinde herhangi bir şubesi ya da iştiraki bulunmayan ve Türkiye’de faaliyet göstermek üzere kurulan bir e-ticaret sitesinin ileride AB piyasasına girişini kolaylaştırmak için Almanya’da açtığı bir ofis (şirket ya da şube değil) GDPR bakımından yükümlülük doğurabilir. Dolayısıyla AB’de bir iştirak veya şubeniz bulunmamasına rağmen örneğin sürekli bir sözleşme kapsamında düzenli olarak şirketiniz adına AB’de tanıtım ve pazarlama faaliyetleri yürüten AB vatandaşı bir çalışanınızın (veya üçüncü kişi hizmet sağlayan/tedarikçinin) olması bu faaliyetler kapsamında GDPR bakımından yükümlülük doğurabilir.
Kurumsal kriter doğrultusunda GDPR kapsamında değerlendirilmese dahi bir veri sorumlusu veya veri işleyen hedef alma kriterleri doğrultusunda GDPR kapsamında değerlendirilebilir. İki tane hedef alma kriteri mevcut ve yine bunlardan birinin gerçekleşmesi uygulanabilirlik için yeterli. Diğer bir deyişle her iki kriterin de birlikte gerçekleşmesi şart değil. Her iki hedef alma kriteri için de öncelikli şart AB’deki bir ilgili kişinin kişisel verilerinin işleniyor olması. Burada GDPR ilgili kişinin AB vatandaşı olmasını ya da AB’de ikamet ediyor olmasını aramıyor. İlgili kişinin o sırada AB’de bulunması GDPR bakımından AB’deki bir ilgili kişi olarak değerlendirilmek için yeterli. Hedef alma kriterlerini kısaca mal ve hizmetlerin sunulması ile davranışların izlenmesi olarak ayırabiliriz. Uygulanabilirlik kapsamına her türlü mal ve hizmet sunumu ya da her türlü davranış takibi girmiyor. Buna ek bazı şartların da gerçekleşmesi gerekiyor.
Servis Sunma
Bu kriterin gerçekleşmesi için öncelikle mal ve hizmetlerin aktif olarak sunuluyor olması ya da AB’deki veri sahiplerine yöneltilmesi ya da bunların hedef alınması gerekli. Aktif olarak sunulmasına örnek olarak aşağıdaki faaliyetleri sayabiliriz:
– AB dışındaki bir e-ticaret şirketine ait internet sitesinin AB dillerinde versiyonlarının olması,
– AB üyesi ülkelerin para birimlerinde görüntüleme seçeneği sunulması,
– AB üyesi ülkelerden kullanıcıların yorumlarına yer verilmesi, ya da
– AB üyesi ülkelere gönderim yapıldığının belirtilmesi
Dolayısıyla Türkiye’deki bir şirkete ait yalnızca Türkçe seçeneği bulunan ve yurt dışına gönderim yaptığı yönünde herhangi bir ibare bulunmayan bir internet sitesinin Almanya’dan ya da AB üyesi ülkelerden erişilebiliyor olması tek başına GDPR’ın uygulanması için yeterli değildir. Bununla birlikte söz konusu ticari faaliyetin gelişimine paralel olarak internet sitesinin geliştirilmesi esnasında da yukarıda bahsedilen hususların göz önünde bulundurulması uygun olacaktır.
Davranış Takibi
Yine benzer şekilde davranışların izlenmesi kriterinin gerçekleşmesi ve bu doğrultuda GDPRın uygulanabilirliği için, söz konusu izleme faaliyetinin gelecekte kullanılmak üzere gerçekleştiriliyor olması gerekmektedir. Bu kriter cookie maddesi olarak da isimlendiriliyor. İnternet sitelerinde kullanıcıları takip etmek için kullanılan cookie sistemi artık çok yaygın ve neredeyse her internet sayfası cookie teknolojisinden yararlanıyor. Dolayısıyla GDPR’ın uygulanabilir olması için de yalnızca internet sitesinde cookie teknolojisinin kullanılıyor olması yeterli değil. Buna ek olarak, bu şekilde toplanan kişisel verilerin ileride AB’deki veri sahipleri bakımından da, örneğin, reklam veya pazarlama, araştırma gibi çeşitli faaliyetler bakımından kullanılma amacının bulunması gerekiyor.
Dolayısıyla örneğin yukarıdaki örnek üzerinden devam ettiğimizde, tek başına AB’den erişilebilir olması Türkiye’de kurulu bir e-ticaret sitesinin GDPR kapsamına girmesi için yeterli sebep oluşturmazken, bu e-ticaret sitesine AB’den giriş yapan kişilerinin davranışlarının gelecekte gerçekleştirilecek pazarlama faaliyetleri için izlenmesi halinde, bu davranış takibi bakımından teorik olarak GDPR uygulama alanı bulabilecektir.
Açıkladığımız bu kriterlerden herhangi birinin şartları gerçekleştiğinde ilgili veri sorumlusu veya veri işleyen bakımından GDPR uygulanabilir hale geliyor ve bu kişilerden GDPR kapsamındaki sorumluluklarını yerine getirmesi bekleniyor. Bu bakımdan düşünüldüğünde görebileceğimiz üzere GDPR, yetki alanı ve uygulanabilirliği bakımından AB dışına da taşan düzenleme.
Yaptırım
İlgili ülkelerde mevcut kişisel veri koruma otoriteleri, GDPR kapsamında bir hukuka aykırılık ihtimali görürlerse ilgili veri sorumlularını ve veri işleyenleri uyarma ve gerekli önlemlerin alınmasını talep etme yetkisine sahipler. GDPR bakımından bir aykırılık tespit ettiklerinde de en hafif yaptırım olan kınama cezasını verebiliyorlar.
Bunlar dışında yine ilgili somut olayın özelliklerine göre otoriteler veri işleme faaliyetlerini geçici veya sürekli olarak durdurabiliyorlar. Verilerin düzeltilmesini, kısıtlanmasını veya silinmesini talep edebiliyorlar. Otoriteler aynı zamanda verilerin üçüncü ülkelere aktarımının durdurulmasına da karar verme yetkisine sahipler.
Son olarak tahmin edilebileceği üzere otoritelerin GDPR’a aykırılık halinde ayrıca para cezası verme yetkisi de bulunuyor. GDPR’da para cezaları iki grup olarak belirleniyor ve ilgili maddelerde üst sınırlar ihlalin türü ve niteliğine göre (i) 10 milyon Euro’ya veya cironun %2’sine ya da (ii) 20 milyon Euro’ya veya cironun %4’üne kadar para cezası şeklinde belirtilmiş. Üst sınırlardan hangisi daha fazla ise o üst sınır olarak uygulanıyor.
Burada Türkiye’deki şirketler için özellikle önemli olabilecek kısım veri sorumluları ve veri işleyenlerin genel yükümlülükleri bölümü. Yukarıda bahsedilen hedef alma kriterleri doğrultusunda GDPR kapsamına giren AB dışındaki veri sorumlularının temsilci atama yükümlülüğü genel yükümlülükler arasında yer alıyor. Genel yükümlülüklere aykırı hareket etmenin yaptırımı 10 milyon Euro’ya veya cironun %2’sine kadar (hangisi daha yüksekse) para cezası olarak öngörülmüş. Dolayısıyla, GDPR kapsamında belirlenen yükümlülüklere tabi olan ancak bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen veri sorumluları teorik olarak böyle bir yaptırım riski altındalar.
Uyum
Uyumluluk konusu doğal olarak her bir veri sorumlusu ve veri işleyen bakımından kendine özgü niteliklere ve gereksinimlere sahip olacaktır. Bununla birlikte genel olarak GDPR uyumluluğu konusuna nasıl yaklaşılabileceği konusunda aşağıdaki genel çerçeve kullanılabilir:
– Uyumluluk bakımından ilk aşamada yapılması gereken yukarıda bahsedilen GDPR’ın uygulanabilirlik kriterleri doğrultusunda veri sorumlusu veya veri işleyen sıfatıyla GDPR kapsamına girilip girilmediğinin tespit edilmesidir.
– GDPR kapsamına girildiğine kanaat getirilmesi halinde GDPR’ın uygulanacağı veri işleme faaliyetlerinin tespit edilmesi gerekecektir.
– Bu faaliyetler de tespit edildikten sonra GDPR uyarınca bu faaliyetlerle ilgili şirketin üzerine düşen yükümlülüklerin tespit edilmesi gerekir.
– Bu hususlar tespit edildikten sonra KVKK sürecine benzer şekilde GDPR uyumluluğu için bir aksiyon planı belirlenmesi ve bu plan kapsamında önceliklerin belirlenmesi uygun olacaktır.
– Daha sonra bu aksiyon planı KVKK uyumluluğu da göz önünde bulundurularak ve finansal ve zamansal tasarruf amacıyla mümkün olduğu ölçüde KVKK kapsamında gerçekleştirilen uygulamalardan da yararlanılarak uygulanmalıdır.
– Son olarak aksiyon planı tamamlanmış olsa da GDPR ile ilgili gelişmelerin takip edilmesi ve bunlara göre gerekli değişikliklerin yapılması gerektiği unutulmamalı ve sürdürülebilirlik için bir sistem oluşturularak uygulamaya konulmalıdır.
Yazar: Av. İlay Yılmaz, Av. Can Sözer, Av. Türker Doygun – Esin Hukuk Bürsou
Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.
- Aralık, 26
- 1373
- EB | Şeffaflık, EB | Suistimallerin Önlenmesi, Etik, Genel, KVKK, Şeffaflık
- More
FCPA’den Erıcsson’a Ağır ceza
Stockholm merkezli Ericsson firması hakkında ABD Adalet Bakanlığı tarafından açılan soruşturma sona erdi. Buna göre İsveçli firma, Bakanlık ile FCPA hükümlerine göre yaptığı anlaşma ile 1 milyar dolarlık cezayı ödemeye mahkum edildi.. Bu konuda daha sonra ise herhangi bir soruşturma açılmayacak.
Geçtiğimiz günlerde dünyanın en önemli mobil altyapı üreticilerinden olan Ericsson’un 5 farklı ülkede rakiplerini alt edebilmek için rüşvet dağıttığı ortaya çıkmıştı. Söz konusu ülkelerin ise Cibuti, Çin, Vietnam, Endonezya ve Kuveyt olduğu belirtilirken Adalet Bakanlığı’nın suçlamalarına göre rüşvet suçları 2000 yılından 2016 yılına kadar devam ediyor.
16 Ekim Dünya Etik Günü – Global Ethics Day 2019
Dünya Etik Günü’nün global dünyada etik değerlerin kurumsal ve sosyal hayatta yeniden keşfedilmesi, kurumların etik bilincinin anlaşılabilmesi için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Etik ve İtibar Derneği olarak, Dünya Etik Günü’nü kutlayarak etik bilincinin ülkemizde de yaygınlaşmasına aracılık etmekten gurur duyuyoruz. Carnegie Council for Ethics in International Affairs tarafından 2014 yılında kutlanmaya başlanan ve bu yıl da 16 Ekim 2019’da altıncısı kutlanan Dünya Etik Günü, dünyanın dört bir yanında bugüne özel etkinlikler organize edilmesi yoluyla etiğin anlamının keşfedilmesini ve etik bilincinin artırılmasının sağlanmasını hedeflemektedir. Dünya Etik Günü’nde, film gösterimleri, panel tartışmaları, iç iletişim paylaşımları gibi etiğe odaklanan aktiviteleri düzenleyen Carnegie Council’ı destekliyor ve sizlerden gelecek paylaşımları da bekliyoruz. Lütfen etkinliklerinizi sosyal medyada paylaşırken hastag’imizi kullanmayı unutmayın! #globalethicsday2019 |