Genel

Dağ fare doğurmadı ama…

COP 26 sonuçlandı ama…

Sonuçları itibariyle “ne kadar içimize sindi?” bir ara başlık olarak duruyor ortada.

Evet, başta ormanların korunması, fosil yakıtlar, kömür, metan gazından kaynaklı temel sorunlarla ilgili hararetli ve “umut verici” konuşmalar yapıldı ama…

Hindistan, Çin, ABD, Avustralya, İngiltere, Rusya gibi “ana kirleticiler” veya “iklim krizinin müsebbiplerinin temsilcileri daha önceki COP’larda olduğu gibi bir kenarda uslu çocuk kıvamında “mırıldanmadılar” ama…

Para musluklarının başında oturanların olan bitene seyirci kalmayacakları ve başta temiz enerji olmak üzere 2030 ve 2050 hedeflerine yönelik alanların finansmanının bir öncelik olacağı açıklandı ama…


Bu “ama” ların arkasını toparlayacak “bağlayıcılık” bir türlü sahneye çıkmadı. Durum böyle olunca zaten kürsüde konuşan liderlere olan güvenin olmadığı ve verilen sözlerin samimiyetinin sorgulandığı COP 26’ya yine Greta Thunberg’in “bla bla bla”sı damgası vurdu.

Kısacası liderler sivil toplumu ikna edemediler!

Ben de COP 26’nın ikinci günü bir linkedin canlı yayınında “sürdürülebilirlik meselesi ile iklim krizi gündemi” arasındaki farkı gündeme getirmeye çalıştım.[1] 2030 1,5C hedefini merkeze aldığımızda sürdürülebilirlik politikalarının boyunun bu hedefi tutturmaya yetmeyeceğini vurgulamaya çalıştım. Çünkü iklim krizi başlığı altında gündemi daha “radikal” yönetmenin zorunluluğu var.

 

Sürdürülebilirlik başka gündem iklim krizi başka gündem

Örneğin şu hususları vurguladım;

Sürdürülebilirlik ile zamana yayılmış iyileştirme alanlarını yönetmek mümkün.

Yani yangın çıkabilir onu oraya koyma, bunun yerini değiştir, bu malzeme olmaz gibi.

Ama evde yangın varsa! Dekoratif işlerle uğraşamayız. Bir an önce yangının söndürülmesi gerekiyor. İklim krizi evdeki yangının karşılığı. Mesela;

  • Kömürün ve fosil yakıtların finansmanı “hemen” durdurulmalı
  • Alternatif temiz enerji kaynaklarının özellikle fonlanması regülatif olarak düzenlenmeli
  • Ormanların ke tarım alanlarının korunması birinci öncelikler arasında kamusal düzenlemeler ile acilen devreye sokulmalı
  • Besi çiftliklerinin durumu kontrol altına alınmalı
  • Fosil yakıtlı araçların “hemen” trafikten çekilmesi
  • Temiz enerji ile çalışan toplu ulaşım sistemleri öncelikli alt yapı yatırımları olarak tercih edilmeli
  • Nükleer atıklardan bir an önce ve ebediyyen kurtulmamız lazım
  • Küresel vatandaşlık gelirine geçilmesi kaçınılmaz
  • Su kaynaklarının koruma altına alınması bir zorunluluk
  • Sağlık ve tedavinin içinden ticaretin çıkarılması gerekiyor[2]
  • Tedarik zincirlerinin yeniden tasarımlanması; yerelden temin et!
  • Fakir ülkelerdeki hijyen ve eğitim sorunu “hemen” yapılması gereken işler arasında.

 

Bu işler için “para nereden bulunacak” gibi bir soru aklımıza takılabilir.

2008’de ABD’de batan bankaları kurtarmak için oluşturulan 2 trilyon dolarlık bir kaynak ile bu işler birkaç defa çözümlenir!

 

Çözümler evde bireyde başlamalı

Eğer duyarlılığı evde, bireyde başlatmaz isek daha çok COP’lar yaparız ve iklim de uzaktan bize bakar ve “kıs kıs” güler!

Önce bireyler kendi kişisel yaşamlarında sorumluluk alacaklar; evin içinde, aile bireylerinde…[3]

STK’ların içinde aktif katılım ile boy gösterecekler  1992 BM Rio Konferansına katılan 11 yaşındaki “Severn Suzuki” gibi..[4]

Konfor alanından çıkmamızı önceliklerimiz arasına koymamız lazım…

Yapacağımız işbirlikleri, oluşturacağımız gündem ile;

Siyasete yön verebilmeliyiz…

Uluslararası kurumların gündemine girebilmeliyiz…

Herkesin yapabileceği bir şey vardır

Marangozların, tesisatçıların, inşaatçıların, restoranların, terzilerin, kuaförlerin, çanta ayakkabı satanların…

Yeter ki yapmak istesinler…

 

Glasgow notları

  • Glasgow’daki liderler arasında Cumhurbaşkanımız yoktu!

Ama…

  • Petrol ve fosil yakıt sektörünü temsil eden -davet edilmedikleri halde- 500’ü aşkın kişi vardı. Bunlar kendi çıkarlarını korumak ve kollamak için oradaydılar. PR ve lobi şirketleri ile veya bizzat kendi şirketlerini temsil ederek COP 26 sonuçlarını etkilemeye çalıştılar.
  • BBC’nin derlemesinde de görüldüğü gibi bu iklim meselesi Birleşmiş Milletlerin, ağır, hantal, ağır işleyen bürokratik yapısı ile ancak bu kadar oluyor!
  • Aktivist gençler yine gündemi belirlediler. Konferans sırasında dinlenme rekorları kıran podcast yaşları 14-17 arasındaki biri Hintli, diğeri Kanadalı ve Alman üç gence aitti.
  • Gelişmiş ülkelerin fakir ülkelere yardımı yine bir başka bahara kaldı! Bağlayıcı bir karar çıkmadı.
  • Glasgow’daki organizasyonun yetersizlikleri ilk günden COP 26’ya damgasını vurdu. Hatta tekerlekli sandalyedeki İsrailli Bakanın salona giremeyişi karşısında İngiltere Başbakanı Boris Johnson özür dilemek zorunda kaldı.
  • COP 26 devam ederken Çin hükümeti tüm ailelere acil durum ihtimaline karşı temel ihtiyaç malzemelerini depolama çağrısı yaptı.

Açıklama şöyle idi; “Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan çağrıda hiçbir sebep veya detay verilmedi. Ancak ülkede bir süredir aşırı yağışlar ekinlere zarar verdiği için sebze tedarik zincirlerinde sorun yaşanıyor. Çin’de halk, Covid-19 vakalarındaki artıştan da endişeli; her an yeni kısıtlamaların gelmesinden korkuyorlar.”

  • İngiltere Başbakanı kürsüde iklim değişikliği ile ilgili anlamlı sözlerle dünya kamuoyunu etkilemeye çalışırken hükümeti İngiltere’de yeni kömür havzalarının işletmeye açılması ile ilgili karar alıyordu!
  • Papa ve diğer dini liderlerin iklim krizi ve COP 26 konferansını destekleyen açıklamaları kayıtlara girmesi dikkat çekici idi.
  • Dünyanın en zenginleri Elon Musk ve Jeff Bezos’un dünya sorunlarına karşı parasal taahhütler ile ön almaya başlamaları belki devletlerin yapamadıkları karşısında bir alternatif olabilir mi düşüncesini akıllara getiriyor.
  • Oxfam ve Oxfam’ın 2020 raporuna göre, 2015 yılında dünyanın en zengin %10’luk kısmı küresel emisyonların yaklaşık yarısından sorumlu oldu. İlk %1 emisyonun %15’inden sorumlu

Başkanların, iş liderlerinin ve ünlülerin ve şehirlerde giderek artan orta sınıf ailelerin -çevresel etkilerine rağmen bir statü sembolü haline gelen- kullandıkları SUV araçlar, 2019 yılında küresel otomobil satışlarının %42’sini oluşturuyor. SUV’lar, 2020 yılında emisyonların arttığı tek sektör oldu. Geçen yıl SUV satın alan kişi sayısındaki artış, elektrikli otomobillerin iklim kazanımlarını etkili bir şekilde iptal etti.

COP 26’da belki konuşuldu ama kamuoyuna pek yansımayan notlarım da var. Bunlar arasında “Tüketim” meselesi üzerinde kimsenin durmadığını görüyoruz. Oysaki sanayi devriminin hediyesi olan tüketim kültürü ve onun sonucu içinde yaşadığımız tüketim toplumu iklim krizinin baş nedeni!

Bir diğer konu “büyüme ölçeği”. Hala GSYH ‘nın ABD Doları cinsinden ölçümlenmesi ile büyüme hesapları yapılıyor! Bu ölçek ister istemez devletlerin büyüme planlarının omurgası oluyor. Sonuçta tüketim teşvik ediliyor. Raf ömrü çoktan dolmuş bu ölçeği terk etmediğimiz sürece iklim krizi ile baş etmemiz mümkün görünmüyor.

COP 26 izlenimlerimizi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’un yorumlarıyla tamamlayalım: BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, yaptığı açıklamada COP26’nın muhtemelen amaçlarına ulaşamayacağını ve küresel ısınmayı 1,5 santigrat derece ile sınırlandırma hedefinin “bitkisel hayatta” olduğunu söyledi.

Antonio Guterres, hükümetlerin bir yandan fosil yakıtlara yatırım yaparken, bir yandan da karbon salımında kesinti yapmayı vaat etmesinin anlamsız olduğunu söyledi.

Guterres, “Fosil yakıt endüstirisi hala trilyonlarca sübvansiyon alırken, verilen sözler boş geliyor” dedi.

Glasgow’da şu ana dek yapılan açıklamaları için “yeterli olmaktan uzak” diyen Guterres, “Ne yapılması gerektiğini biliyoruz. Son ana kadar da umutluyuz” diye konuştu.

[1] SERTAÇ DOĞANAY; Sürdürülebilirlik Sohbetleri; 3 Kasım 2021

[2] SALİM KADIBEŞEGİL PHARMA FORUM 2012 https://www.youtube.com/watch?v=oJJGuIZVfLM

[3] MİKADO CONSULTING; Sürdürülebilirlik yaşam tarzı olmadıkça; https://www.youtube.com/watch?v=oJJGuIZVfLM

[4] SEVERN SUZUKİ; https://www.youtube.com/watch?v=oJJGuIZVfLM
Yazı: Salim Kadıbeşegil – RepMan İtibar Araştırmaları Merkezi Kurucu Başkanı
Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.